1 Ekim 2010 Cuma

Dizi-Film-Sıkıntı-Boş Zaman


Sıkıntıdan artık ne yapacağımı bilemez bir haldeyim. Okulu özleyeceğim hiç aklıma gelmezdi. Büyük bir boşluk var şu an. Sürekli dışarlarda olmayı sevmem. Evde oturup dizi ya da film izlemeyi daha çok severim. Başladığından beri takipçisi olduğum How I Met Your Mother,The Big Bang Theory,Modern Family,Mad Men gibi diziler başladı da biraz rahat ettim. Ama bu diziler 20'şer dakika olduğu için kısa sürede işim bitiyor. Yeni dizi arayışına girdim. Bir çoğunu inceledim ama ilgimi çekmedi. İlgimi çekenler de yaklaşık 6-7 sezonluk diziler ve bu saatten sonra onları toplamam çok zor olacak. Bazıları da daha önceki birkaç diziyle benzer konulara sahip. Daha başlamayan bir kaç dizi daha var In Treatment gibi. Amerikan ya da Ingiliz dizileri ben kesmediği için I'm Sorry,I Love You diye bir Kore dizisi buldum.Internetteki yorumlar güzel olduğu yönünde.Bakalım,belki ona başlarım...

Resim internetten alınmıştır.

20 Eylül 2010 Pazartesi

Duyduk Duymadık Demeyin !!!!


Duyduk duymadık demeyin sayın seyirciler :) Takipçileri zaten bilir ama dalgınlığına gelen,haberi olmayanlara ben hatırlatayım. Eylül ayıyla birlikte tiyatro sezonu açılmış bulunmaktadır :) Meraklıları şu adresten ulaşabilir. http://www.ibb.gov.tr/sites/sehirtiyatrolari/tr-TR/Sayfalar/Anasayfa.aspx


Ben dün akşam Yaz Oyunları adı altında Harbiye Açık Hava Tiyatrosu'nda Lüküs Hayat'ı izledim.İlk kez açık havada tiyatro izleme fırsatım oldu. Güzel bir duygu gerçekten.Yaklaşık 4.500 kişi olduğunu söylediler. Oyuncular müthişti. Özellikle Zihni Göktay'a maşallah diyorum.Süperdi. Gidin mutlaka izleyin,izlettirin.Tekrar tekrar :) Çoook eğlenceli,eskimeyecek bir oyun. Güncel olaylara laf atışlar da mükemmeldi :)

Yukardaki adresten tüm oyunlar hakkında bilgi edinebilirisiniz.Sanırım diğer oyunlar da Ekim'den itibaren sahnelenmeye başlayacak.

15 Eylül 2010 Çarşamba

Değişim Zamanı


Oldum olası değişikliklerden hiç haz etmem. Bir şeye alışmışsam onu bırakmamaya gayret ederim.Mesela şu aralar bilgisayarımla sorun yaşıyorum.Artık değiştirme vakti geldi ama o kadar alıştım ki bırakmak istemiyorum. Bir çok elektronik,teknolojik alette de bu böyle. Bırakamıyorum. Bir ruj mu beğendim? Yıllarca aynı rengi kullanabilirim :) Saçımın şekli ve rengi yıllardır aynı. Sadece biraz kısaltmak için kuaföre gidiyorum ama şekli aynı kalmak şartıyla:) Kıyafetlerimi o kadar seviyorum ki yıllardır aynı kiloda kaldım onda da bir değişiklik olmadı. Odamın şekli yıllardır aynı. Her şey yerli yerinde.Kımıldatmıyorum bile. Kütüphanemde sağ üst köşedeki kitap yıllardır orda. Bir kez masamdaki bazı şeyleri değiştirmeye çalıştım,değiştirdim de ama aradığımı bulamadım. Hemen eski haline getirdim :)Dışarı çıktığımda da hep aynı yerde yemek yerim ya da benzer tarzda yemekler olur.

Aslında geçtiğimiz güne kadar benim durumum bundan ibaretti. Ne oldu ben de bilmiyorum ama aniden değişim kararı aldım. Sıkıldığımı hissettim her şeyden.En önemlisi de kendimden sıkıldım. Yıllardır aynadaki aynı yüz,giydiğim aynı tip kıyafet,aynı makyaj ,hep aynı. Biraz değişiklik iyi gelir diye düşündüm ve işe saçımı değiştirmekten başladım.Yıllardır uzun olarak kullandığım saçımı kısacık kestirdim.Sanırım böylelikle kilidi açmış oldum ve gerisi çorap söküğü gibi geldi. Birkaç gün sonra zayıflamaya karar verdim. Kıyafetlerimi beğenmemeye başladım. Aman Allah'ım ne oluyor bana böyle derken;kendimi,bugüne kadar hiç yemek istemediğim tadını da merak etmediğim bir yemeği yemek isterken buldum. Arkadaşımı da alıp hiç yemek yemediğim bir mekanda bu yemeği yedim.

Bu kadarcık şey bile o kadar iyi geldi ki anlatamam... Belki de bugüne kadar çok huzursuzdum ve bunun daha kötüye gitmesini engellemek için değişmekten kaçınıyordum. Ne olduğunu benim de bilmediğim bir şey beni bu duruma itti.Belki de doğru zaman buydu.Kim bilir? Bir kaç gün önceki ben ve yeni ben arasında dağlar kadar fark var.Bunu çevremdekiler de görmeye,hissetmeye başladı ve çok memnunum.Bir kaç güne kadar fiziksel değişiklikler de belirginleşmeye başlayacak ve umarım daha mutlu olacağım.Eskiye de kötü diyemiyorum ama değişim güzel şeymiş :)

4 Ağustos 2010 Çarşamba

Twitter'dayım

Artık ben de twitterdayım. Eğer siz de ordaysanız ve beni takip etmek isterseniz adresim şudur :
https://twitter.com/sanalgercek

Görüşmek üzere...

Ordan burdan bir kaç tavsiye :)




Şu sıcaklarda soğuk ne varsa resmen atlıyorum. Buzlukta bir kaç tane pet şişe bulunduruyorum. İçmek için beklemem gerekiyor ama buzluktan çıkardığımda 5-10 dk da bir kısmı erimiş oluyor zaten. Bu aralar yapılacak en iyi şeylerden biri bol bol su içmek, soğuk soğuk karpuz yemek ve tabii ki dondurma yemek bence :)

Dondurmanın her türlüsünü seven biri olarak Carte Dor'un şeftalili dondurması şu aralar favorim. Şeftali seven biriyseniz mutlaka deneyin.Beğeneceksiniz. İçinde şeftali parçacıkları da var. Gayet güzel. Carte Dor'un Karamellisi de çok güzel. Tavsiye ediyorum.



2.alakasız tavsiyem müzikle ilgili :) Şu aralar evde olduğumdan yeni film,dizi,albüm ne varsa izlemeye dinlemeye çalışıyorum. Malum Tarkan albüm çıkardı. Duymayan yok. Bence çok güzel bir albüm olmuş. "Sevdanın son vuruşu","Kayıp","Öp", "Adımız kalbine yaz","İşim olmaz" çok güzel şarkılar. Benim de favorilerim. Her yerde bangır bangır çalıyor zaten.




Diğer tavsiyem de dizilerle ilgili. Psikolojiye ve onunla alakalı dizilere/filmlere meraklı biri olarak gördüğüm zaman kaçırmam izlerim,tavsiye de ederim.Daha önce Lie to Me'yi tavsiye etmiştim.Şimdiki de 'In Treatment' diye bir dizi. Dizide terapist-hasta ilişkileri anlatılıyor. Terapi gören 4 kişi terapistlerine sorunlarını anlatıyorlar ve bölümler ilerledikçe gerçekten ilginç bağlantılar ortaya çıkıyor. Haftanın 4 günü hastalarıyla ilgilenen terapist,5.gün kendisi bir terapiste gidiyor ve haftanın analizini yapıyorlar. Terapist zaman zaman hastalarından yola çıkarak kendi hayatını sorgulamaya başlıyor.Şimdiye kadar 2 sezon yayınlanmış ama 3.sü de yayınlanacak. Diziyi izlemek isteyip de bulamayanlar bana mail yollayabilirler. Bulabilecekleri bir adres verebilirim.


30 Temmuz 2010 Cuma

Tavsiyemdir!



Uzun zamandır sinemaya gidemeyen biri olarak çoğu filmi kaçırdım.Dvdden ya da internetten izleyerek bugünlerde açığı kapatmaya çalışıyorum. Geçen gün izlediğim bir filmi tavsiye edeceğim.Ferzan Ozpetek'in "Serseri Mayınlar" filmi. Gerçekten çok güzel, çok sıcak bir film. Film İtalya'da geçiyor.Izlerken bol bol Italya sokaklarını da görmüş oluyoruz. Çok güzel bir yer. Filmin konusu da dikkat çekici. Gay olan ve bunu ailesine söyleyemeyen,üstelik istemediği bir işi yapan birinin konusu işleniyor. Yan karakterler de oldukça sağlam.Bunun yanında hayata dair önemli tavsiyeler de bulabileceğiniz hoş bir film. Şiddetle tavsiye edilir.

Filmi tamamlayan en önemli şey müzikleridir. Serseri Mayınlar filminin müzikleri de çok hoş. Benim en çok beğendiğim Nina Zilli-50 Mila şarkısı oldu. Bu arada Nina Zilli müthiş bir ses. Bu filmden sonra diğer şarkılarını da dinledim.Onlar da çok güzel. Bu kadar güzelliği bir araya getirdiği için Ferzan Ozpetek'e teşekkürler.

16 Temmuz 2010 Cuma

Şimdi bunlardan biri olsaydı :(((((
















Birkaç yıldır tatil yapamayan biri olarak artık canıma tak etti. Denize girmeyi güneşlenmeyi özledim. Deniz görünce ağlamak istiyorum artık o derece. Ama yine tatil yok yok yok !!! Ben de böyle resimlere bakıp iç geçiriyorum .Yapacak bir şey yok!! Şimdi denizde olsam iyi olurdu diye düşündüm.
İstanbul'da olanlar yanıyor zaten. Hava çok sıcak.Nem çok fazla. Dışarı çıkınca boğuluyorum resmen.Nefes alınmıyor :S
Eh bir yağmur fena olmazdı yani .Ama öyle hasara yol açacak gibi yağmasın. Sel olmasın kimseye bir şey olmasın. Hava biraz serinlesin,rüzgar essin, sakin sakin yağsın geçsin:) Lütfeeennnn !!!


Not : resimler internetten alınmıştır.

10 Temmuz 2010 Cumartesi

Dizi Tavsiyesi ...


Şimdiye kadar film önerilerim olmuştu ama dizilerden pek bahsetmemiştim. Geçen gün yeni bir diziyi seyretmeye başladım adı "Lie to Me" . Konusu hayli ilgimi çekti. Ana karakter Dr.Lightman insanların yüzlerinden,dudak,göz ve çene hareketlerinden,duruşlarından,omuz hareketlerinden,konuşma şekillerinden yalan söyleyip söylemediklerini anlıyor. Ayrıca bu hareketleri önce dizideki karakterler üzerinde gösteriyor,daha sonra da ünlü kişilerin yayınlanmış konuşmalarından,fotoğraflarından örnekler vererek açıklıyor. Günlük hayatımızda da yaralı olacak bilgiler içeren güzel bir dizi bence.

8 Temmuz 2010 Perşembe

Sanal Dünyada Gezebileceğiniz Birkaç Adres


Fotoğraf çekmeyi ,fotoğraflara bakmayı seviyorsanız bu adres tam size göre;



Bilgisayarınızı açıp keyifle müzik dinleyebileceğiniz güzel bir site. Sadece bilgisayarınıza indiremiyorsunuz ; http://fizy.com/



Kitabevlerine gitmeden dilediğiniz kitabı bulabileceğiniz, üstelik indirimlerden yararlanabileceğiniz gayet güzel bir site ; http://kitapyurdu.com/


Kelime türetme bilginizi sınayabileceğiniz,geliştirebileceğiniz bir oyun sitesi. Sadece üye olmanız gerekiyor. Benim favori oyunum Wordabula :) Scrabble gibi http://www.oyunus.com/


not : resim internetten alınmıştır.

4 Temmuz 2010 Pazar

Nereye böyle ...?


Eminim farkındasınızdır... İstanbul'da (diğer yerler hakkında pek bir fikrim yok ) insanların yoğun olarak yürüdüğü,dolaştığı, oturduğu semtlerde tabelalar dikkatinizi çekmiştir. Artık hasta olduğumuzda "Hastanelere" değil "Hospital"e gidiyoruz. Yiyecek bir şeyler almak istediğimizde "Pastaneye" değil "Patisserie"ye gidiyoruz. X hastanesi oldu X hospital, Y pastanesi oldu Y patisserie. Ben bundan son derece rahatsızım. Artık özentilikte son nokta bence. Ne gerek var ki bunları değiştirmeye. Değiştirince ne oluyor? Avrupalı mı oluyoruz? Eğitim seviyemiz mi yükseliyor? Daha mı insan oluyoruz? Sırada ne var ? Okullara "School ya da College" diyeceğiz herhalde. Kolej kelimesi çoktandır hayatımızda ama o da yetmez .Yazılışını da değiştirebilirler ilerde. Halbuki hepsinin Türkçe karşılıkları varken bu özentiliğe ne gerek var ki?

Diğer bir konu da günlük kullandığımız dildeki yozlaşma... Patisserieye,hospitale gidersek bu da kaçınılmaz oluyor herhalde. Örneğin bilgisayar kelimesi bence Türkçe'ye güzel çevrilmiş bir kelime. Etrafımda da insanlar hep bilgisayar kelimesini kullanırlardı ama son zamanlarda bakıyorum da "computer" demeye başladılar! Neden ? Hiçbir fikrim yok. Zaten "laptop,notebook" yeterince kullanılırken bilgisayarı da dilimizden çıkardık.

Bu durumda yeni nesile de çok iş düşüyor. Ama o konuda da endişeliyim. Çünkü bir Amerika,Avrupa özentisidir gidiyor.Onlar da bu akımın içinde sürüklenip gidecekler gibi geliyor.Yeni nesil bence bir çok Türkçe kelimeden bir haber olacak.Belki de kendi aralarında özel bir dil konuşuyor hale gelecekler. Türkçe'deki güzel kelimelerden habersiz olacaklar.Hani hep edebiyat kitaplarında yazardıya 'Türkçe'nin en güzel kullanımı 'İstanbul ağzıdır' diye. İşte bu cümle kitaplarda kalacak sadece...

5 Haziran 2010 Cumartesi

2 Film Birden



Şimdi size 2 tane benzer konulu filmden bahsedeceğim birincisi Possession ikincisi de Birth.


Possession'u izleyeli çok uzun zaman oldu. Başrollerinde Sarah Michelle Gellar (Jess)ve Lee Pace(Roman) oynuyor.Jess ve eşi mutlu bir evlilik sürdürürken bir gün bu mutluluklarına gölge düşüyor Jess'in eşi ve kardeşi Roman kaza geçiriyorlar.Bu kazada maalesef Jess'in eşi Ryan hayatını kaybediyor;ancak Roman kurtuluyor.Bu andan sonra hiç bir şey eskisi gibi olmuyor. Roman,Ryan olduğunu iddia ediyor. Ryan'ın ruhunun kaza sırasında kendisine geçtiğini iddia ediyor ve buna Jess'i de inandırmak için uğraşıyor. Aslında amacına ulaşıyor da. Bu arada Jess yine de şüphe duyuyor ve bir taraftan araştırma yapmaya,en ufak bir ipucu bulmaya çalışıyor.Sonunda bazı şeyler ortaya çıkıyor.Sonunda heyecanla ne olacağını beklediğiniz ilginç bir film.Bence seyredin.



Diğer film Birth.Daha dün izledim. Başrolde Nicole Kidman (Anna)var. Bu filmde de Anna 10 yıl önce eşi Sean'ı kaybediyor ve o günden beri hayatına kimseyi sokmuyor.Ta ki Joseph'le tanışana dek. Joseph'le evlilik kararı aldığı gün 10 yaşında bir çocuk Anna'ya geliyor ve evlenmemesini söylüyor.Hatta daha da ileri gidip kendisinin aslında ölen eşi Sean olduğunu söylüyor.Reenkarnasyona uğradığını söylüyor.Önceleri Anna ve etrafındakiler buna inanmıyor. Ama küçük Sean öyle şeyler söylemeye başlıyor ki herkes şaşırıyor.Anna'yla sadece ikisinin bildiği olayları bile anlatıyor.Sonunda Anna'yı ikna ediyor.Bu olaylarla herkesin hayatı alt üst oluyor. Filmin sonlarına doğru daha da ilginç şeyler oluyor ama daha fazla yazarsam sonunu söylemiş kadar olurum.İlginç bir film bence. İzlemeye değer en azından.

27 Nisan 2010 Salı

Dinlemekten Bıkmadığım Bir Parça Daha...

Kimbilir kaçıncı dinleyişim ... Herhalde dinlemekten hiç bıkmayacağım. Hem sözler hem de müzik çok hoşuma gidiyor.

Beyonce- Halo



Ayrıca Beyonce'nin Broken Hearted Girl parçası da gayet güzel.Tavsiyemdir.
(resim internetten alınmıştır)

23 Nisan 2010 Cuma

Sıkıntı varsa çözümü de var :)


Ço...ok yoğun bir Şubat-Mart ve Nisan ayı geçirdikten sonra nihayet bloga bakabildim. 3 aydır hesabıma bile girmiyordum.Çünkü girsem çıkamayacağımı biliyordum.En son şubat ayında girmişim bloga ve 2 yazı yazmışım. O günden beri başımı kaşıyacak vaktim yoktu her gün dolu dolu geçti. Yazacak şeyler de vardı ama zamanaşımına uğradı bir çoğu ne yazık ki:(

Neyse ki o günler geçti ama sadece 1 aylığına. O zamana kadar da buralarda olmaya ,yorumlar yapmaya çalışacağım. Şu günlerde kendimi;kendime zaman ayırmaya, dinlenmeye,yarım kalanları tamamlamaya, arananları bulmaya ve sıkıntılarımı gidermeye adadım. Başlıkta da yazdığım gibi sıkıntı varsa çözümü de var. Eğer siz de sıkıntılı bir insansanız benim gibi ve ne yapacağınızı bilemiyorsanız umarım yardımcı olabilirim. Sıkıntıya tavsiyelerim şunlar :

- Film izlemeyi çok seven ve arşiv yapan biri olarak öncelikle şu son 3-4 ayda kaçırdığım bütün izlenmeye değer filmleri izlemeye çalışıyorum. Tabii ki hepsini izlemek için vaktim yok ama unutmamak için elimin altında olmalarını sağlıyorum :) Bir gün hepsini izleyeceğimi umuyorum :) Ayrıca çok eski siyah beyaz filmleri de buldukça izliyorum.Çok güzeller.

-Şu aralar yarım kalan kitapları bitirmeye çalışıyorum. Aynı anda bir kaç kitap okuyorum. Aslında eskiden hepsi bitmiş olurdu ama şu aralar biraz savdım ve şimdi tamamlamak için uğraşıyorum. Kısacası bol bol kitap okuyorum. Gerçekten beyin dinlendiriyor.

-Kitabevlerinin yeri ayrı ama şu aralar biraz da internetten kitap siparişi vermeye başladım. Kitabevlerinde her zaman her kitabı bulmak mümkün olmuyor.Kitap siteleri bu anlamda çok işime yarıyor.Ayrıca gayet indirimli. Çok güzel kampanyalar da oluyor. Bazı sitelerde alışveriş yaptıkça puan da kazanabiliyorsunuz.

-Diğer bir alternatif havaların da düzelmesiyle birlikte yürüyüş yapmak olabilir. Ben yapamıyorum o ayrı :)

-İnternette yapılabilecek çok şey var. Sürekli yeni bir sosyal ağ moda oluyor. Şu sıra Twitter çok moda. Bir çok ünlü şarkıcı,gazeteci,yazar vs. burada güzel şeyler paylaşıyor. Ben de bir kısmını takip ediyorum.Kaçırdığım haberleri ordan bile öğrendiğim oldu.

Bunlar benim söyleyeceklerim ama ben bunlardan da sıkılacağımdan eminim.Yeni şeyler bulmak lazım. Önerisi olanların yorumlarını beklerim :))

8 Şubat 2010 Pazartesi

Hayat bu işte :S





Hayatta öyle anlar vardır ki; gerçekleşmesini çok istediğiniz bazı şeylere bu kadar yaklaşmışken, her türlü engelle başa çıkıp son dönemece girdiğinizde ;

Tamam bu sefer oldu galiba derken, umutlarınızı ona bağlamışken,




Bir de bakmışsınız ki avuçlarınızdan kayıp gitmiş :(
O anda dönüştüğümüz kişi ise ;
A) Yenilmiş
B)Çaresiz
C)İsyankar
D)Hepsi
:(

7 Şubat 2010 Pazar

Kitaplar Hakkında Bir Şeyler...

***Bazıları artık lise gençliğinin yazarı haline geldiğini düşünse de ben Kürşat Başar'ı hala okuyorum. Okuduğum ilk kitabı "Başucumda Müzik"ti. Son derece akıcı, güzel bir kitaptı. Kürşat Başar'ın tarzını çok beğeniyorum. Kitaplarını şimdi ne olacak diye merakla okuyorum,hiç sıkılmıyorum,elimden düşüremiyorum.Kitap isimleri de gayet çekici bence. Bugün bir kitabını daha bitirdim "Sen Olsaydın Yapmazdın, Biliyorum". Zaten ince bir kitaptı (112 Sayfa) 1günde bitti. Bir kitabını daha aldım okumaya başlayacağım. Hem hemen okumak istiyorum hem de biraz ağırdan almak istiyorum. Çünkü sanırım ufukta yeni bir kitap yok :S Belki yazma aşamasındadır, bilmiyorum. Kim ne derse desin ben Kürşat Başar'ı da yazdıklarını da çok beğeniyorum.

***Geçenlerde kitapçıları geziyordum, tabii ki kitap alma amaçlı. Biraz önce de söylediğim gibi Kürşat Başar'ın 2 kitabını aldım. Başka kitaplar da almak istiyordum.Cep kitaplarını çok beğeniyorum hem çantamda fazla yer kaplamıyor ve hafif hem de fiyatları çok uygun.Çoğu yayınevi önceden 20tl ye sattıkları kitabı cep kitabı olarak basıp 9.90tl ye satmaya başladı.Bir kısmı bende mevcut ama bence sayıları daha da artmaya başlamalı.

***Cep kitaplarından başka hoşuma giden ama daha almadığım diğer şey de kitapları set olarak paket halinde uygun fiyata satmaları. Almak istedim ama okumak istediğim kitaplar bu şekliyle karşıma çıkmadı. Olanları da ben zaten zamanında tek tek almışım.

*** Okumak istediğim çok kitap var.Liste yaptım. Popüler kitapları okuyamıyorum malesef. Bu aralar da çok fazla kitap dikkatimi çekmeye başladı ama huyum kurusun :S Alsam da başlayamıyorum.Başlasam da bitiremiyorum.

***Internetten kitap almak istedim ama uygun bir site bulamadım. Çoğunda kapıda ödeme seçeneği yok. Olanları da internetten araştırdım ama sorun yaşayanlar olmuş. Havale yapma seçeneği var uğraşmak istemedim. Kredi kartıyla alma şıkkı da var ama güvenemedim.Ayrıca ben galiba bir kitabı elime almadan evirip çevirmeden alamıyorum. İçine bakmam,arkasını okumam lazım,bunu anladım. Kısacası ben bu internetten kitap alma işinden de vazgeçtim.
***Üye olduğum bazı gruplardan e-book lar da geliyor. Başlarda ilgimi çekiyordu ama bilgisayar başında uzun süre kalınca hele de uzun süre bir şeyler okuyunca göz ağrısı +baş ağrısı oluyor. İsteyene yollarım :)

***Sizlerin okuduğu mutlaka oku dediğiniz kitaplar varsa onları da beklerim. Tavsiyelere açığım.

2 Ocak 2010 Cumartesi

Güzel bir şarkı dinlemek ister misiniz?



GÜZEL BİR SESTEN ÇOOK GÜZEL BİR PARÇA


NANCY SINATRA - BANG BANG