2 Haziran 2011 Perşembe

Yepyeni 1 blog !!!

2009 Subat ayindan beri blog yaziyormusum. Farkinda degilim cunku cook uzun bir zamandir bosladim burayi. Icimden gelmiyor yazmak. Hatta acip bakmak bile. Bugun hatirladim bir blogum oldugunu. Sanirim anlatacaklarim birikti icimde. Tekrar yazma istegi geldi bana. Farkli bir seyler yazayim diyorum ama kimsenin ilgisini cekmiyor maalesef. Zaten oyle bir iddiam da yok ama yazdiklarim okunsun, yorumlansin, birileri bilgilensin istiyorum. Ne derece basariliyim bilmiyorum. Ama ben bloglardan coook sey ogrendim.Blog yazmaktan da!.

Ilk baslarda blog yazma istegimin olmasinin sebebi de yakin cevremle aramdaki uyumsuzluktu. Yanlis anlasilmasin hemen, bu sadece ilgi alani farkliligiydi. Ben sinema asigiyim yakin arkadasim tiyatro mesela. Uzlasamama sorunu buyuk. Bu sadece ufak bir ornek. Genel anlamda durum bu ama.

Gelelim bugune. Bugun uzun uzun son 1 senemi dusundum. Neler neler girmis cikmis aklima. Bazi dusuncelerim icin nerden de gelmis aklima dedim, bazilari icin iyi ki yapmamisim dedim, keske yapsaydim dediklerim de oldu. Kimbilir belki gunun birinde o da olur. Bilemem.

Blogumun ilk yazilarina baktim. Ne yazacagimi bilememisim sanirim ilk zamanlar :) O zamanlar yazdigim yazilar, okudugum kitaplar uzerineymis. Ama hemen kitap tanitimi diyip gecmemek lazim ben aslinda o zamanlar da kadin konularina deginmisim. Cunku umursuyorum , birilerine ulasmaya calisiyorum. Benim okuduklarimdan da birileri bir seyler ogrensin diyorum, yeri geliyor tavsiye ediyorum.

Kadin konularina olan ilgim aslinda okudugum romanlarla basladi. Daha oncesinde de vardi tabii ki ama tetikleyen bu oldu sanirim. Ust uste okudugum Afganistan ile ilgili romanlar merakimi daha da cezbetti ve beni yazmaya da sevketti. Acik soyleyeyim ben Afganistan'daki durumdan bir habermisim o kitaplari okuyana kadar. Hatta ilk kitabi okudugumda 'yok artik bu kadar da olmaz' bile dedim. Ama daha sonra elime baska bir kitap gecti, bir baskasi ve bir baskasi daha. Hepsinin ortak konusu kadin ve kadinlarin sorunlariydi. Hepsi de ayni seyleri soyluyorlardi. Daha sonra basindan bazi haberler artik ilgimi cekmeye basladi ve Orta Dogu'da Kadin konusunu kafamdan atamaz oldum.

Aslinda kadin olmak her yerde zor. Ama sanirim Orta Dogu'da daha da zor. Bu blogda bundan sonra dili, dini, irki, kitasi, rengi ayirt etmeden duydugum, gordugum, bildigim kadin sorunlarina yer vermeye calisacagim. Yeri gelecek haber linklerini yeri gelecek kendi dusuncelerimi buradan paylasacagim. Bu konuda bana tavsiye edeceginiz kitap,dergi,etkinlik vs. olursa cok sevinirim. Bana twitter'dan ve sanalgercek1@gmail.com adresinden ulasabilirsiniz.

Eski yazilar simdilik kalacak. Zaman icinde onlarin akibeti de belli olur.

15 Mayıs 2011 Pazar

Mayıs :)

Bakıyorum da en son Ocak ayı'nda 2 yazı yazmışım. Taa sene başında yani. Ne kadar uzun zaman geçmiş, hiç farkında değilim. Bir itirafta bulunayım : " 1 blogum olduğunu bile unutmuştum".

Okunmuyorum ya. Ondan herhalde. Ya da direkt burdan bir geri dönüş almadığımdan herhalde. Neyse :) Ben yazacağımı yazarım okuyan okur, beğenen olursa ne ala :)

Bu yazıyı yazmadan önce son 2 yazımı okudum da çok büyük bir değişiklik olmamış ruhsal açıdan.Hala aynı şeyleri hissediyorum. Hala aynı şeyler olmamış falan filan :)

Bu aralar farklı olarak şunu yapıyorum : " Bol bol kendimle geziyorum-tozuyorum." Valla çok da iyi geliyor. Eskiden tek başıma bir alışveriş merkezine gitmek,oturup bir kahve içmek,bir şeyler yemek,alışveriş yapmak vs çok sıkıcı gelirdi. Ama artık değil. Kimseyi bir yerde oturmaya, bir mağazaya sokmaya ikna etmeme gerek kalmıyor. Çok memnunum bu durumdan. Başkasının isteklerine göre gezip tozmaktansa kendi isteklerime göre gezerim tozarım , yerim içerim.

Tavsiye ederim :))

19 Ocak 2011 Çarşamba

: (

Elimde bir sihirli değnek olsa değiştireceğim ilk şey "kendim" olurdum herhalde. Aslında kendimle ilgili bir şikayetim yoktu bu zamana kadar. Ama şu sıralar bir sıkıntı halini aldı...Kendimden sıkılır oldum, her şeyden vazgeçer bir duruma geldim. Bu da bir süreç belki ... Gelip geçecek bir dönem... Belki ilerde bugünlerimi arayacağım bile...Ama hiç geçmeyecekmiş gibi geliyor bana. Her şey aynı. Her gün aynı. Farklılaştırmaya çalıştıkça battığım, pişman olduğum zamanlar bunlar... Kimseye anlatamıyorum,çünkü anlamıyorlar...Anlatınca klasik "geçer" şeklinde cevap veriyorlar... Bunların hiç bir yararı olmuyor tabii...

Hayatta sevmediğim şeylerin başındadır belirsizlik...Ne olacak, şöyle mi yapsam yoksa böyle daha mı iyi , daha iyi bir fırsat çıkarsa ? Beklesem mi bir süre daha ? Keşke beklemeseydim diyordum ya şimdiye kadar ? Bu iyi ama ben bunu yapmak istemiyorum ki ? Şeklinde kendi kendime sorularım oluyor... Cevabını veremediğim sorular ne yazık ki...

Ne yapacağını bilememek çok kötü bir şey... Böyle bir psikolojide insanın huyu suyu değişiyor resmen... Değiştirmek istediklerim belki kendiliğinden belki de biraz zorlamayla değişti. İyi oldu belki de. Bilemiyorum şimdilik... Ama hala insanın kendini bir yere ait hissetmemesi çok kötü... Orda olmalıyım dediğim yerlerde olamıyorum. Onunla olmalıyım dediğimle de olamıyorum...

Memnuniyetsizlik denilen şey insanın içini yiyip bitiriyor... Hiç hissetmediği duyguları hissetmeye başlıyor insan... Hayatın adaletsizliği her fırsatta kendini gösteriyor..Hatırlamak istemediğiniz şeylerden kaçışın olmadığını anlıyorsunuz. Tüm bunların arasında biraz mutlu olmak için çabalıyorsunuz. Şükrediyorsunuz yine de her şeye elinizden geldiğince. Ama o isyan duygusunu bastırmak bazen çok zor olabiliyor. Her şeye rest çekip çekip gitmek istiyorsunuz...Yapamıyorsunuz ve başa dönüyorsunuz... :(

13 Ocak 2011 Perşembe

2011'in ilk yazısı...

Uzun zamandır yazmıyordum. Sebebi vakit bulamamam değil,yazacak bir şeyimin olmamasıydı. Ayrıca twitter'a alışmam da bir sebep olabilir.Yazıp çıkmak daha işime geliyor :) Bu aralar yazacak bir şeyler çıkmaya başladı,belki arada gelip bir iki şey karalarım... Bu yazı aynı zamanda 2011'in de ilk yazısı olacak. Gönül isterdi ki neşeli konularda yazayım,okuyan keyiflensin... Malesef öyle olmayacak...Malum 2011 pek iyi gelmedi. Henüz ayın 14ü olmasına rağmen özellikle ülke olarak iyi şeyler yaşamadık. Ülke olaylarındaki olumsuzluklar , kendi hayatımızdaki olumsuzluklarla birleşince insanın içini bir sıkıntıdır kaplıyor... Hayat zor malesef...

Bu aralar yazmaktan çok düşünüyorum... Neyi mi ? Hayatımı ! Çocukluğumu,ilkokulu,ortaokulu,liseyi,üniversitesiyi,bundan sonrasını... Neler yaptığımı,neler yapabileceğimi,neleri yapmam gerektiğini...Hayatımdan gelen geçen insanları...Hayatımdan çıkanları , çıkardıklarımı... Pişmanlıklarımı ve keşkelerimi. Düşündükçe daha da kötü oluyor aslında. En azından benim için. Böyle ölçüp biçtikçe elimde kalanlar keşkeler ve pişmanlıklar oluyor.Depresyona girdim giriyorum şeklinde yaşıyorum bir süredir. Belirsizliği oldum olası sevmem ve malesef bu aralar hayatım = kocaman bir belirsizlik... Nereye gideceği belli olmayan bir hayat. Bekleme aşamasında her şey. Erteleniyor tüm yapmak istediklerim. Bunlar da bana sıkıntı olarak geri dönüş yapıyor...

Her şey bir yana ben en çok çocukluğuma taktım bu aralar... Durup durup aklıma geliyor oynadığım oyuncaklar,gittiğim parklar,çocukluğumun bir kısmının geçtiği ev vs...Geçen gün o parktan geçtim...Salıncak,kaydırak yine vardı tabii. Farklıydı elbette...Yerleri değişmiş,yeni boyanmış... Yine banklar aynı yerlerinde ama. Yine bir evsiz uzanmış yatıyor. Yanından geçtiğim salıncakta bir çocuk sallanıyor,yanında annesi...O salıncakta yıllaaar önce ben de sallandım.Beni de salladı annem...O salıncağın yanından geçip giderken ben de çocukluğuma bir gidip geldim...Sallandığımı hayal ettim. Ah be! diye geçirdim içimden...Şimdi çocuk olmak vardı...Keşke tek derdim parka gidememek olsaydı. Hayat acımasız ama...Hayatımızın en güzel günlerini bile artık hayal meyal hatırlıyoruz. O günlerden daha güzel günler yaşasak sorun yok aslında. Ama ne yazık ki acı bastırıyor mutlu ,güzel günlerimizi...( Aslında bambaşka bir yazı yazacaktım ama bu yazı çıktı ortaya. O yazıyı mutlaka yazacağım daha kısa bir girişle... )