1 Haziran 2012 Cuma

X`e acik mektup !!!

Bu yazilari arada bir de olsa  yaziyorum. Oylesine... Bazen de  yorum bekleyerek...
Ne olursa olsun.. Yazmak rahatlatiyor beni.  Icimden gecenleri disimdan okuyunca  gercekten rahatliyorum. Bazen yazdiklarima inanamiyorum.
Bazen kizdiklarimi bazen  isteklerimi bazen ozlemlerimi bazen sevinclerimi anlatiyorum. Daha cok hayal kirikliklarimi.
Hayatimin yine ne yapacagimi bilemedigim bir donemindeyim. Her seyin muallak oldugu ve ne oldugunu bilmedigim bir donem. Ne olacagi ise bir muamma ve merak konusu.

Cok muydu bugun biraz daha uzun konussaydin
Cok muydu biraz gozlerime baksaydin ya da biraz daha sicak konussaydin da kendimi pislik gibi hissettirmeseydin.
Cok muydu az ve oz konusmamizdan sonra karsilastigimizda  selam verme inceliginde bulunsaydin. En azindan bir gulumseme! En azindan bir kafa sallama!!! Cok mu bu istediklerim. Yapilamayacak seyler mi? Yoo!!! Aksine yapilmasi gereken ve herkesin yaptigi basit seyler. Senden istediklerimi gun icinde o kadar cok insan yapiyor ki aslinda!!! Ama ben senden gormek istiyorum bunlari!! Telefonda rahat konusurken  yuzyuze oldugumuzdaki konusmalarin neden ``Sagol`` ve ``Tesekkur ederim``den ibaret!!!  Bunlari da  yuzume bakarak soylesen ne guzel olur aslinda!!
Ne bu ? Neyim ben senin icin? Herkese karsi boyle degilsin biliyorum!! Sadece bana karsi boylesin!!! Herkesin yuzune bakarak konusan sen bana bakmaya tenezzul bile etmiyorsun.

Ne anlamaliyim ben bundan?  Benden nefret mi ediyorsun? Yuzume bile bakamayacak kadar utangac misin? Muhatap mi olmak istemiyorsun?  Ne yani bu ? Ne ne ne ne??

EN kisa zamanda  bu konunun artik acikliga kavusmasini diliyorum. Ben senin yuzune bir omur bakmak istiyorum. Sesini bir omur duymak istiyorum!!!! Tum vaktimi seninle gecirmek istiyorum. Senin ne istedigini de bilmek istiyorum. Isteklerim mi anormal yoksa sen mi ? Senin benim icin ne oldugun cok belli !!!
Ben senin icin neyim? Yuzune bakmaya bile degmeyecek kadar degersiz mi??

29 Şubat 2012 Çarşamba

Hem oyle hem boyle :((

dusundukce dusunuyorum...
yazmak iyi geliyor bana... Kendimi daha iyi anlatabiliyorum. Daha net olabiliyorum...
Bazi seyler duzelmeye basladi hayatimda ... Gectigimiz hafta yeni yeni hayatima giren bir sey de ayni hizla cikti.
Neyse ki guzel seyler de oluyor da moralim dengelenebiliyor.
Umutsuzum....
Umutsuz, gucsuz olmak istemiyorum ama oyle.
Sanki gerceklesmesini istedigim seylerin onunde asla yikilmayacak bir duvar var.
Ki bu duvar benim mutlulugumu da engelliyor.
Nankor olmak istemem. Cok buyuk dertlerim yok sukurler olsun ki. Ama surekli kafama taktigim, olmasini istedigim seyler de hep bu duvarin arkasinda ne yazik ki...
Interneti ve paylasim sitelerini yakindan takip eden ve cogunda da profili olan biri olarak dun aksam gecen sene bu zamanlarda neler yazdigima bakayim dedim. Gordugum seylere hem sasirdim hem de sasirmadim aslinda. Nerdeyse bugun kurdugum cumlelere yakin cumleler ve olaylar. Son 1-2 senedir hayatimda degisiklikler olmasina ragmen o duvarin arkasindaki konular sanki korunuyormuscasina ayni kalmis. Bugun ne hissediyorsam gecen sene ve ondan onceki sene de ayni seyleri dusunmusum, hissetmisim, istemisim. Ve o gunden beri olmamis olmamis olmamis.
Olmayacak mi ? Umarim boyle bir ihtimal dahi yoktur. Olmali olmali olmali :))
Boyle iste...
Hem umutluyum hem umutsuzum...

20 Şubat 2012 Pazartesi

Aciyor gercekten de!!!

Bilmiyorum neden her seferinde sonu husran oluyor ?
Neden bu sonlar hic degismiyor ?
Hani iyi dusunursem iyi olacakti ? Hani olumsuz dusunceleri kafamdan atarsam her sey cok guzel olacakti ?
Oyle yaptim ! Hep iyiyi dusundum, guzeli dusundum. Bu sefer olacak dedim kendi kendimi motive ettim. Neden yaptim ki? Sonu yine husran olsun diye mi ?
Aaa bir dakika yoksa hep bu olumsuzluklari art arda yasayinca sonunda buyuk bir odul falan mi bekliyor beni. Sabreden dervis misali yani. Hadi canim sen de !!!! Yok oyle bir sey.
2gun once bazi seyleri hic haketmedigimi daha iyi gordum. Galiba benim kaderim yazilirken en cok yasamak istedigim seyler biraz unutulmus.Hayatta bir seyi cok istedim. Her seferinde inatla olmadi. Husrana ugratti. Neden diye kendimi yiyip bitiriyorum artik. Baskasinin karakterini yargilamak bana dusmez ama karaktersiz insanlarin odullendirilmesini kabullenemiyorum. Yasamak istedigim, aklimdan gecirdigim ne varsa etrafimdakilerin yasayip da benim izliyor olmam daha da acitiyor. Artik seyirci olmak istemiyorum!!! O sahneye kendimi atip icimde ne varsa aciga cikarmak istiyorum. Beklemekten biktim.
Kiskanclik gibi bir huyum hic yoktur ama bunu da yasadim. Kalbimi bozmak istemiyorum ama artik yeter!!! Olmuyor bir turlu olmuyor. Bir yere kadar geliyor. Tamam diyorum bundan sonrasi corap sokugu gibi gelir. Ama yoooook, o da ne!!! U donusu levhalariyla dolu bir yoldayim. Hic yesil isigin yanmadigi bir yol belki de.

6 Şubat 2012 Pazartesi

Anneme ve Anneanneme...

Bir an durdum... Dusundum... Yillari hesaplamaya basladim. Yok yok.. Yanlis hesapladim sanirim. Hemen cebimden cep telefonumu cikardim, hesap makinesiyle hesapladim. Bir yanlislik yoktu. Sonuc 25'ti. Ben kabul etsem de etmesem de.

Evet annem beni 25 yasindayken dogurmustu. Bunu daha once hic dusunmemistim. Annem beni kac yasinda dogurdu diye merak etmemistim ya da ben hatirlamiyorum. Demek ki daha once bazi seylerin bu kadar farkinda degildim.

Ben, annemin beni dogurdugu yastayim. Bir an durdum dusundum. Sadece bir kac dakika, cok degil. Annemin anlattigi kadariyla cocuklugu, ailesi, evlenmesi, bu sureclerde yasadiklari, hepimizin kucuklugune dair hikayeler, bazi fotograflar... Bu hikayeler ki benden sonrasina ortagim... Bazilarini hayal meyal, bazilarini dun gibi hatirliyorum...Bazilari hic aklimdan cikmiyor, gozumun onunden gitmiyor.

Hayatimda 2 onemli kadin var. Biri annem digeri anneannem... Anlattiklari ve yasadiklari kolay degil her ikisinin de. Her seye ragmen `` her iste bir hayir var ``, ``kismet degilmis``, ``sukretmesini bil`` gibi ogutleri vardir hep. Her turlu kotu sey karsisinda guclu durabilmeyi basarmis insanlar her ikisi de. Nasil bu kadar guclu olabiliyorlar diye dusunurum cogu zaman.
Ikisine de hayranim. Ama onlar gibi olamiyorum. Ne kadar guclulerse o kadar zayifim. Ne kadar sabirlilarsa o kadar sabirsizim. Ne kadar mucadelecilerse o kadar pes etmeye hazirim. Ne kadar cesurlarsa o kadar korkagim. Bazi seyler karsisinda hemen pes eder, aglamaya baslarim, ikisinden birinin gelip sarilmasini, gececek demesini beklerim. Sıkıntılı oldugumda aklıma sadece ikisi gelir. Seslerini duymak isterim. Anlatacaklarimi anlatamam, derdimi soyleyemem. Naber nasilsin dediklerinde yalandan soyledigim '' iyiyim'' e bile inanirim. Onlarin seslerini duymak her seyi unutturur bana. Agriyan yerime dokunsa, yanimda otursa, sarilsa her sey gececek gibi gelir. Varligi yeter derler ya. Tam olarak bu iste.

Oturup dusundugum o birkac dakikada bunlar geldi aklima. Annemin yerine koydum kendimi. Yasim 25. Annem de beni bu yasta dogurdu ? Ya ben? Ben bu yasta bir cocuk dogurabilir miyim ? Dogursam bakabilir miyim ? Daha kendim anneme muhtacken, bir cocugu ne kadar saglikli buyutebilirim ? Annemin bana verdigi guveni ben ona ne kadar verebilirim ki?

Annem ve anneannem her ikisi de kendilerinden cok cocuklarini, torunlarini dusunen insanlardir. Sabah kalkip da kahvalti hazirlayan bir annem oldugu icin cok sansliyim... Kucukken herkes boyleydi aslinda. Ama zaman gecip de kahvalti yapmadan disari cikan arkadaslarima ben sasirirken, kahvalti yapmadan disari adim atmayan bana da onlar sasirirdi. Annen kahvalti hazirlamiyor mu sana gibi safca sorular sorardim... Sonra cok garipsedigim bu durumu evde gelip anneme anlatirdim :)) Artik bu duruma alistim tabi...

Ben buyudukce gucsuzlesen bir insanim... Buyudukce daha da muhtac oldum sanki...Hastalandikca cocuklastim. Daha korkak oldum...Daha duygusal oldum...Gozyaslarim daha kolay dokulur oldu. Annemin ve anneannemin kiymetini daha iyi anladim... Durdum dusundum... Annemin 25yasina kadar yaptiklarini ve 25 yasindan sonra yaptiklarini, yasadiklarini.... Hicbirini yasamadim... Hicbir zaman o kadar guclu, sogukkanli olmadim, olmayacagim da. Ister miydim o kadar guclu olmayi ? Kim istemez ki ?

Uzun zamandir blog yazmiyordum. Dun bu dusunceler aklimdan gecince oturup yazmak istedim birseyler. Aklimda durmasin ucup gitmesin istedim. Yazili kalsin bir yerde dedim. Aglaya aglaya yazdim... Her ikisini de coooook seviyorum. Acik acik sizi seviyorum diyemiyorum. Yuzlerine karsi soylemeyerek ama hareketlerimle belli ederek acigi kapatmaya calisiyorum. Allah ikinizi de basimizdan eksik etmesin. Her zaman yanimizda olun Canim annem ve Canim anneannem...

2 Haziran 2011 Perşembe

Yepyeni 1 blog !!!

2009 Subat ayindan beri blog yaziyormusum. Farkinda degilim cunku cook uzun bir zamandir bosladim burayi. Icimden gelmiyor yazmak. Hatta acip bakmak bile. Bugun hatirladim bir blogum oldugunu. Sanirim anlatacaklarim birikti icimde. Tekrar yazma istegi geldi bana. Farkli bir seyler yazayim diyorum ama kimsenin ilgisini cekmiyor maalesef. Zaten oyle bir iddiam da yok ama yazdiklarim okunsun, yorumlansin, birileri bilgilensin istiyorum. Ne derece basariliyim bilmiyorum. Ama ben bloglardan coook sey ogrendim.Blog yazmaktan da!.

Ilk baslarda blog yazma istegimin olmasinin sebebi de yakin cevremle aramdaki uyumsuzluktu. Yanlis anlasilmasin hemen, bu sadece ilgi alani farkliligiydi. Ben sinema asigiyim yakin arkadasim tiyatro mesela. Uzlasamama sorunu buyuk. Bu sadece ufak bir ornek. Genel anlamda durum bu ama.

Gelelim bugune. Bugun uzun uzun son 1 senemi dusundum. Neler neler girmis cikmis aklima. Bazi dusuncelerim icin nerden de gelmis aklima dedim, bazilari icin iyi ki yapmamisim dedim, keske yapsaydim dediklerim de oldu. Kimbilir belki gunun birinde o da olur. Bilemem.

Blogumun ilk yazilarina baktim. Ne yazacagimi bilememisim sanirim ilk zamanlar :) O zamanlar yazdigim yazilar, okudugum kitaplar uzerineymis. Ama hemen kitap tanitimi diyip gecmemek lazim ben aslinda o zamanlar da kadin konularina deginmisim. Cunku umursuyorum , birilerine ulasmaya calisiyorum. Benim okuduklarimdan da birileri bir seyler ogrensin diyorum, yeri geliyor tavsiye ediyorum.

Kadin konularina olan ilgim aslinda okudugum romanlarla basladi. Daha oncesinde de vardi tabii ki ama tetikleyen bu oldu sanirim. Ust uste okudugum Afganistan ile ilgili romanlar merakimi daha da cezbetti ve beni yazmaya da sevketti. Acik soyleyeyim ben Afganistan'daki durumdan bir habermisim o kitaplari okuyana kadar. Hatta ilk kitabi okudugumda 'yok artik bu kadar da olmaz' bile dedim. Ama daha sonra elime baska bir kitap gecti, bir baskasi ve bir baskasi daha. Hepsinin ortak konusu kadin ve kadinlarin sorunlariydi. Hepsi de ayni seyleri soyluyorlardi. Daha sonra basindan bazi haberler artik ilgimi cekmeye basladi ve Orta Dogu'da Kadin konusunu kafamdan atamaz oldum.

Aslinda kadin olmak her yerde zor. Ama sanirim Orta Dogu'da daha da zor. Bu blogda bundan sonra dili, dini, irki, kitasi, rengi ayirt etmeden duydugum, gordugum, bildigim kadin sorunlarina yer vermeye calisacagim. Yeri gelecek haber linklerini yeri gelecek kendi dusuncelerimi buradan paylasacagim. Bu konuda bana tavsiye edeceginiz kitap,dergi,etkinlik vs. olursa cok sevinirim. Bana twitter'dan ve sanalgercek1@gmail.com adresinden ulasabilirsiniz.

Eski yazilar simdilik kalacak. Zaman icinde onlarin akibeti de belli olur.

15 Mayıs 2011 Pazar

Mayıs :)

Bakıyorum da en son Ocak ayı'nda 2 yazı yazmışım. Taa sene başında yani. Ne kadar uzun zaman geçmiş, hiç farkında değilim. Bir itirafta bulunayım : " 1 blogum olduğunu bile unutmuştum".

Okunmuyorum ya. Ondan herhalde. Ya da direkt burdan bir geri dönüş almadığımdan herhalde. Neyse :) Ben yazacağımı yazarım okuyan okur, beğenen olursa ne ala :)

Bu yazıyı yazmadan önce son 2 yazımı okudum da çok büyük bir değişiklik olmamış ruhsal açıdan.Hala aynı şeyleri hissediyorum. Hala aynı şeyler olmamış falan filan :)

Bu aralar farklı olarak şunu yapıyorum : " Bol bol kendimle geziyorum-tozuyorum." Valla çok da iyi geliyor. Eskiden tek başıma bir alışveriş merkezine gitmek,oturup bir kahve içmek,bir şeyler yemek,alışveriş yapmak vs çok sıkıcı gelirdi. Ama artık değil. Kimseyi bir yerde oturmaya, bir mağazaya sokmaya ikna etmeme gerek kalmıyor. Çok memnunum bu durumdan. Başkasının isteklerine göre gezip tozmaktansa kendi isteklerime göre gezerim tozarım , yerim içerim.

Tavsiye ederim :))

19 Ocak 2011 Çarşamba

: (

Elimde bir sihirli değnek olsa değiştireceğim ilk şey "kendim" olurdum herhalde. Aslında kendimle ilgili bir şikayetim yoktu bu zamana kadar. Ama şu sıralar bir sıkıntı halini aldı...Kendimden sıkılır oldum, her şeyden vazgeçer bir duruma geldim. Bu da bir süreç belki ... Gelip geçecek bir dönem... Belki ilerde bugünlerimi arayacağım bile...Ama hiç geçmeyecekmiş gibi geliyor bana. Her şey aynı. Her gün aynı. Farklılaştırmaya çalıştıkça battığım, pişman olduğum zamanlar bunlar... Kimseye anlatamıyorum,çünkü anlamıyorlar...Anlatınca klasik "geçer" şeklinde cevap veriyorlar... Bunların hiç bir yararı olmuyor tabii...

Hayatta sevmediğim şeylerin başındadır belirsizlik...Ne olacak, şöyle mi yapsam yoksa böyle daha mı iyi , daha iyi bir fırsat çıkarsa ? Beklesem mi bir süre daha ? Keşke beklemeseydim diyordum ya şimdiye kadar ? Bu iyi ama ben bunu yapmak istemiyorum ki ? Şeklinde kendi kendime sorularım oluyor... Cevabını veremediğim sorular ne yazık ki...

Ne yapacağını bilememek çok kötü bir şey... Böyle bir psikolojide insanın huyu suyu değişiyor resmen... Değiştirmek istediklerim belki kendiliğinden belki de biraz zorlamayla değişti. İyi oldu belki de. Bilemiyorum şimdilik... Ama hala insanın kendini bir yere ait hissetmemesi çok kötü... Orda olmalıyım dediğim yerlerde olamıyorum. Onunla olmalıyım dediğimle de olamıyorum...

Memnuniyetsizlik denilen şey insanın içini yiyip bitiriyor... Hiç hissetmediği duyguları hissetmeye başlıyor insan... Hayatın adaletsizliği her fırsatta kendini gösteriyor..Hatırlamak istemediğiniz şeylerden kaçışın olmadığını anlıyorsunuz. Tüm bunların arasında biraz mutlu olmak için çabalıyorsunuz. Şükrediyorsunuz yine de her şeye elinizden geldiğince. Ama o isyan duygusunu bastırmak bazen çok zor olabiliyor. Her şeye rest çekip çekip gitmek istiyorsunuz...Yapamıyorsunuz ve başa dönüyorsunuz... :(